4 Ocak 2011 Salı

nicelikte ikinci ama nitelikte birinci blog.. telefonlar

geçtiğimiz yaz, güzel bir istanbul sabahı. herşey normal, mahmut ve murat bende kalmakta, olağan dışı birşey yok.. kahvaltı yaptık bi güzel, evi toparladık, çamaşırları attık, bulaşıklar filan derken diğer günlerden pek de bir farklılık yok.. ben kahvaltı hazırlarken çalan cep telefonum geldi aklıma, işler bitince bir bakayım dedim. aramaya başladım, görünürde yoktu telefonlarım. sonra mahmut ve muratla bakınmaya başladık etrafa yine yok.. çaldırıyoruz iki telefonu birden, ikisi de çalıyor ama yoklar ortada.. seslerinin kapalı olması imkansız çünkü kahvaltı yaparken çaldı! pencereleri, televizyonu, bilgisayarı filan kapatıp sessiz ortamı sağladık, çaldırıyoruz, çalıyor, ama ses yok.

tek tek düşünüyorum, telefonlar odada, birisi çağrı yaptı, ben de salondan duydum. odaya yöneliyorum, yatağın üzerinde yok, komidinde yok, camın önündeki masada yok. ama cüzdan masanın üzerinde. ki genelde üçü birarada olur.. kurduğum teoriye göre birisi binanın arka tarafına dolaştı, benim odanın camına tırmanıp uzandı ve telefonları aldı. peki cüzdan niye hala orda?

neyse uzun aramalar sonucu ben ümidimi kestim telefonlardan, -bir tanesini daha 1 hafta olmuştu alalı- aldığım bayiye gittim, hani iban numarası üzerinden takip falan yapılabilirmi diye. olumsuz cevap, biraz dolaşıp sinir sistemimi havalandırdıktan sonra döndük eve. tekrar çaldırıyoruz numaraları, ben eskişehirden doruğa ulaşıp msn'den çaldırmasını istiyorum filan.. dedim muratla mahmuta siz ararken bende şu çamaşırları çıkarıp asayım.

makinenin kapağını açtım, bir ses.. benim telefon çalıyor, cevap verdim, arayan doruk.. buldum bro sağol deyip kapattım.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder